17 Nisan 2017 Pazartesi

Atatürk Ne Zaman Doğdu?

         

          Güzel bir enerji ve umutla başlayan ve sorunsuz sayılacak şekilde devam eden bir referandum yaşadık bu pazar. Ancak  oylar kullanılmaya başlandıktan sonra sayıma geçilmeden önce YSK'nin usulsüzlükleri kabul edeceğini açıklayan bildirimi ve oy sayımı tamamlanmadan yangından mal kaçırır gibi alelacele yapılan balkon konuşmaları bu güzel güne ve referanduma gölge düşürdü. Yapılan haksızlıklara karşı gerilen insanlar haklarını aramak için YSK'ya yürüyüş yaptılar.!

     Pazar sabahı güzel bir enerjiyle uyanıp şarkı söyleyerek oy hakkımı kullanmak üzere Tarabyaüstü'ndeki Kireçburnu Muhtarlığına keyifle gittim ve rahat bir şekilde oyumu kullandıktan sonra havanın güzelliği ve muhtarlığın bahçesinin de keyifli olması sebebiyle bahçede oturup oy sayımınına kadar birkaç arkadaşım ile birlikte çay içip sohbet ettik.

          Orada insanları izlemek keyifliydi, konuşan iki orta yaşlı adama kulak verdiğimde, adamlardan biri kuru sıkı atıyordu. 'Ben İstanbul'a geldiğimde Türkçe bilmiyordum, ama 3 lisan bilirim, İngilisçe, Fransısca, Alamanca' dediğinde yanındaki adam inanmadığını belli ederek 'nereden öğrendin bunları' diye sordu. Diğeri hepsini parayla öğrendiğini söyledi. Bu arada oğlunun evlenemediğini çünkü evlenmek istediği kızın adamın karısına yani çocuğun annesine bakmak istemediğini söylediğinde diğer adam   'Siz oğlana  eş mi, yoksa bakıcı mı arıyorsunuz' dedi  sinirlenerek. Diğeri zaten hiç susmadan konuşuyordu. 'Dünyada 7 milyar insan var, bir tek dürüst adam tanıyorum o da ben' dediğinde gülmemek için zor tuttum kendimi.

          Bu arada büyüklere yer verdiği için ayakta duran kıvırcık saçlı güler yüzlü çocuğa sandalyeyi gösterip alabileceğini söyledim. Teşekkür ederek aldı ve oturdu. Güzel bir güneş ısıtıyordu bizleri çocuk bana bakarak ' İnşallah yarın memleketimizin üzerine de böyle güneş doğar' dedi. Ona aynı fikirde olduğumu söyledim ve beni umutlandıran bir cümle kurdu 'Hepimiz için hayırlı olacak, aslında bilmiyorlar ama onlar için de hayırlı olacak ' dedi. Görevli olduğunu söyleyen bu çocuğun birleştirici ve güzel düşüncesine hayran kaldım.

          Oy atmalar tamamlanıp saymaya geçildiğinde sayımı izlemeye gelenlerin kalabalıklığı ve bir kadının ki daha önceki seçimlerde de sorun çıkarmıştı bağırtıları yüzünden dışarıdaki pencerelerden izlenebileceğini söyleyerek belli sayıda görevli alıp bizleri dışarı çıkardılar. Ben öndeki camların önü kalabalık olunca arkadaki cama yöneldim. Orada iki genç duruyordu, onlara selam verip ben de yanlarında sayımı izlemeye başladım. Gençlerden birisi her tarafı oynayan, yerinde duramayan zıplayarak konuşan bir çocuktu. Bana 'Siz Hayır'a verdiniz herhalde' dedi. Ona gülümseyerek olumlu yanıt verip 'siz kullandınız mı?' dedim yaşlarının küçük olduğunu düşünerek. 17-18 yaşlarında görünüyorlardı. 'Kullandık, tabii ki de Evet' dedi. Sizin içinde hayırlısı olsun dediğimde çocuk bana 'Size bir soru sorabilir miyim, dedi ve 'bu soruyu CHP'li arkadaşlarıma soruyorum, onlar bile bilemiyorlar' diye de ekledi. Ben 'Sorabilirsin ' dediğimde  'Atatürk Ne Zaman Doğdu' dedi. Soruya şaşırsam da '1881' dedim. O da gün, ay olarak diye sorduğunda 'doğum tarihini tam olarak bilememekle beraber kendisi 19 Mayıs'ı doğum tarihi olarak seçmişti' diye yanıt verdiğimde bana ' '19 Mayıs gerçekten doğduğu tarih, ben biliyorum' dedi. Sonra hemen yine zıplayarak 'Peki, ölüm tarihi' diye sordu. Sorunun sığlığı karşısında derin bir nefes alarak '10 Kasım 1938' dedikten sonra ama dedim 'insanların doğum ölüm tarihleri önemli değildir, önemli olan ne yaptıklarıdır,  fikirleridir, Atatürk'ün doğum ölüm tarihleri yerine onun fikirlerini benimsemek, ne yapmaya çalıştığını yani aslında Atatürk'ü anlamanın önemli' olduğunu söyledim ve ona 'ben sana bir soru sorabilir miyim' diyerek 'Atatürk yaşamı boyunca kaç kitap yazmıştır?' diye sordum. Bana şaşkın şaşkın bakıp 'Ben nereden bileyim' dedi. Ona 'internetten bu sorunun yanıtını aramakla başlayabilirsin' onu anlamaya' dedim. Bana 'Tayyip'ten neden nefret ediyorsunuz' diye sorduğunda ona bu oylamanın Tayyip, AKP ya da CHP oylaması değil, sistem değişimi oylaması olduğunu ve belirlenen anayasa da Türkiye'nin yararına olmayacak maddeler olduğu için itiraz ettiğimi söyledim ve ona 'sen neden onu bu kadar gözünde büyütüyorsun? dediğimde yanında duran saçlarının yarısı traşlı diğer yarısı fönlü elleri ceplerinde bakan mavi gözlü kendisini havalı olarak gören diğer çocuk nihayet konuştu 'Çünkü başarılı' dedi. 'Ne yaptı' dediğimde 'Yol yaptı' dedi. Ona yolu kendisinin yapmadığını, halkın parasıyla yaptığını söylediğimde anlamsız gözlerle baktı. 

      Bu arada geçen seçimde de sorun çıkaran ve okuma yazmasının da sorunlu olduğunu düşündüğüm başı kapalı üzerinde mavi tünik ve beyaz pantolon olan bayan elinde telefon ile bir yerlere tehditler yağdırıyordu. Görevini yapmaya çalışan genç polis çaresizlikle baktığında onun daha önce de böyle davrandığını gördüğümü söylediğimde  kadının kendisini  'senin de rengin belli oldu' diye tehdit ettiğini söyledi. Kadının biraz önce de susmasını söyleyen genç bir kıza  'senin de hakkından gelirler ' diye bağırdığını söyledim.

            Kıvırcık saçlı genç çocuk, çok genç bir avukat kızımız ve o bayanın bağırdığı genç kızımız  ile birlikte tutanakların fotoğraflarını çekip ayrıldık. Oy kullandığım muhtarlıkta yaklaşık 3 Hayır a 1 Evet gibi bir sonuç çıkması beni umutlandırdı. Demek halk sağduyulu davrandı, memleketine sahip çıktı, bunun yerel seçim olmadığını, sistem değişikliği olduğunu anladı diye umutlandım. 

          Bu pazar günü izlediklerim, yaşadıklarım bana ciddi bir boyut farkı olduğunu gösterdi, bir tarafta pırıl pırıl eğitimli, sorgulayan, paylaşımcı, birleştirici bir gençlik var, diğer tarafta hala kendini ve yerini bulamamış, kabadayılığı makbul sayan, okumayan, sorgulamayan başka bir gençlik var. Benim için gençler önemli, onlar geleceğimiz. Başta anlattığım yaştaki insanlar için yapabilecek pek fazla bir şey olmasa da gençleri bu tip insanların ellerinden kurtarmamız ve onlara insan olmanın ne demek olduğunu öğretmemiz gerektiğine inanıyorum. Gençler okumalı, sorgulamalı, paylaşmalı ve dünya için yararlı yapabilecekleri şeyleri öğrenmeliler.

            Bu referandumun sonucunun kimse için kazanılmış olduğunu düşünmüyorum ki  kazandığını düşünen politikacıların da dün akşamki fotoğrafları kazanmadıklarını, huzursuzluklarını gösteriyor ama bize bir şey gösterdi ki bunun üzerinde düşünmek ve çalışmak gerek. O da bir olmak, birlik olmak, paylaşmayı öğrenmek ve bölünmemek. Bunu anlayabilen insanların anlamayanlara anlatmak için daha çok çalışmaları gerekiyor. Artık hileler, usulsüzlerin prim yapmadığı, birliğin, bütünlüğün kabul göreceği  bir döneme geçiş yapmamız ülkemiz ve dünya için çok önemli.

             Beril Ötügen Savun
             17. 04. 2017