24 Ekim 2014 Cuma

Bugün Benim Doğum Günüm





Bugün benim doğum günüm..Bugün bir yaş daha aldım ve eve dönüş yoluna bir adım daha yaklaştım. Yaşamım boyunca hayatıma dokunan, acı-tatlı anılarımda yer alan, hayat denilen tiyatro da rol arkadaşım olarak bana eşlik eden, yol gösteren, ışık tutan, tecrübe kazandıran ve eve dönene kadar hayatımda rol alacak olan her varlığa teşekkürler.



12 Ekim 2014 Pazar

DENGE


DENGE




Her sabah balkonda manzarayı seydederken bir bardak limonlu su içmek en sevdiğim anlardandır. 

Bu sabah yine balkonda oturdum ve limonlu suyumu içerken bulutlara baktım. çeşitli şekillerde, büyük, küçük, kimileri pamuk gibi beyaz, bazısı gri bulutlar... ağaçlara baktım sarıdan yeşile, turuncudan kırmızıya rengarenk ağaçlar... denize baktım, bir tarafında güneş altın gibi parlıyor, diğer tarafı gölgede kaldığı için karanlık... güneşe baktım, bir bulutların arkasına saklanıyor, bir ışıl ışıl parlayarak gülümsüyor.

Dünyamızda ve ülkemizde son günlerde yaşanan olayları düşündüm.. Doğada herkese yetecek herşey varken neden bazılarının açlıklan öldüğünü, bazılarının da obezite ile boğuştuğunu anlamaya çalıştım. İnsanların özlerinin temiz olmasına karşın neden bu kadar kötülüklerin olduğunu, tüm insanların özleri gibi olmamasını sorguladım. Tüm insanlar hep iyi olabilirler mi?

Dün akşam İskenderiyeli bilim kadını Hypatia'nın hayatını konu alan Agora isimli filmde din adamları ve Tanrı adına kadınlara yapılan eziyeti, insanların kötülüğe ve adaletsizliğe bu kadar çabuk inanmalarını  ve iyilik yerine kötülüğe daha kolay ikna olduklarını görmek sanırım bu sorgulamalarımı güçlendirdi. İnsanlığa hizmet eden evrensel bir bilim kadınını cadı, büyücü olarak damgalayıp sonra da taşlayarak öldürmek için insanlar nasıl bir düşünce yapısına sahip olmalılar.

Bu düşünceler içerisindeyken bir anda yağmur yağmaya başladı ve ağaçlar daha yeşil ve parlak göründüler gözüme, tozlarından arınmışlardı. Güneş bulutların arasında karşıdaki birkaç binada ve denizin belli bölgelerinde altın gibi parlıyordu. 

Hava hep güneşli olsa ne olurdu diye sordum kendime ve herşeyin kuruyacağını, susuzluk ve kuraklık olacağını, bitkilerin ve ağaçların büyüyemeceğini, hep yağmurlu olsa dedim kendi kendime, sellerin olacağını ve bitkilerin çürüyeceğini, güneşten gelen ışınların renklendirdiği çiçekler ve ağaçların olamayacağını, hep karlı ve soğuk olsa herşeyin donacağını ve yaşamın olamayacağını düşündüm. Ağaçların ve çiçeklerin  tek bir renkte olduğunu düşünebiliyor musunuz? Renksiz bir dünya...

Doğada müthiş bir denge var ve bu denge güneş, yağmur, kar hepsini gerektiriyor.

Biz insanların da içinde doğadaki gibi bir denge olması gerektiğini anladım. İçimizde iyi, güzel, mutlu, çirkin, kötü, mutsuz bir çok düşüncelerimizin bir denge içerinde olması gerekiyor. İyilik ve güzellikleri anlamak için kötülük ve çirkinlikleri de bilmek gerekiyor. Bizi rahatsız eden düşüncelerimizi anlamak, gözyaşlarıyla temizlemek ve arınmak gerekiyor. Önemli olan tüm düşüncelerimizi dengede tutabilmek. Hangi düşünceyi beslersek onun çoğalmasını sağlayabiliriz. 

İnsanları ve kendimizi eleştirmeden olduğumuz gibi kabul etmeye başlarsak sanırım bu dengeyi sağlamaya başlayabiliriz. Değişime insan önce kendinden başlamalı. Her birey kendi değişimini sağlarsa toplum değişecektir ve doğadaki gibi muhteşem güzellikler ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.

Beril Ötügen Savun
12.10.2014